Öğrenci Topluluğu ve Ders Notları

Öğrenciler Platformu

REKLAM ALANI

30 Ocak 2018 Salı

BATI ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI



BATI ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI

Türk edebiyatı 19. yüzyıldan sonra İslam medeniyetinin etkisinden çıkarak Batı medeniyetinin etkisine girmiştir.

EDEBİYATLA DÜŞÜNCE, SOSYAL VE SİYASİ HAYATIN İLİŞKİSİ

Edebî metin sosyal, siyasi ve tarihî şartlardan yararlanılarak ortaya konan sanat eseridir. Edebiyat ile sosyal hayat arasında güçlü bir bağ vardır. Sosyal ve siyasi hayat edebiyatın beslenme kaynağıdır. Edebiyatçılar yaşadıkları sosyal ve siyasi düzende ortaya çıkan aksaklıkları edebî bir hâle getirilir, toplumun nabzını tutup bunu en iyi şekilde yansıtır. Dönemin siyasi koşullarından, zorluklarından ya da aksaklıklarından beslenen edebiyatçı bunu kendi üslubuyla edebileştirerek sunar. Edebî eserlerin konusu siyasi ve sosyal hayatı da kapsar. Yazarlar, dönemin siyasi ve sosyal hayatını eserine konu edebilir.
Edebî eserler dönemin düşünce, sosyal ve siyasi hayatını yansıtır. İnsanların o dönemdeki yaşayışlarına, bulundukları duruma ayna tutar.
Edebiyat, düşünce hayatının önemli bir ögesidir. Felsefede, sosyolojide ve psikolojide soyut olarak dile getirilen düşünceler edebî eserlerde insan yaşantısıyla birleşerek somutlaşır.

YENİLEŞME DÖNEMİ

Osmanlıyı güçlü kılan faktörlerin başında sağlam bir toplumsal düzenin var olması geliyordu. Osmanlı toplumunda sosyal düzen merkezî otorite çevresinde sağlanıyordu. Padişah, Allah’ın gölgesi (Zıllullah) kabul ediliyordu. Toplumu temsil eden piramidin en üst noktasında padişah yer alıyordu. Bu en yüksek makamdan sonra sırasıyla askerler, ilim adamları, zanaatçılar ve halk tabakasının geliyordu. Bu yapı yükselme döneminde oldukça yararlı olmuştur. Ancak 17. yy. ortalarından itibaren bu sistem çözülmeye başlamıştır. Sosyal düzendeki bu çözülme, Osmanlı Devleti’nin gerilemesine neden olmuştur. 17. yüzyıla dek dünyanın büyük devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti, bu yüzyılın sonlarından itibaren zayıflamaya başlamıştır. Bu gerileme sosyal yaşama da yansımış ve Osmanlı Devleti iyiden iyiye sarsılmıştır. Sonuçta Osmanlı Devleti’nde hem siyasi alanda hem sanat alanında bir düşüş yaşanmıştır. Bunun doğal sonucu olarak Osmanlı Devleti savaşlardaki üstünlüğünü kaybetmiş, toprak yitirmeye başlamıştır.
Batı’da ise Rönesansla başlayan ve sonrasında başka reformlarla devam eden bir yenilik hareketi ortaya çıkmıştır. Bu yenilikler Batı’da bilim, siyaset ve sanat alanlarında etkisini göstermiştir. Batı ulusları daha rahat, daha ferah bir yaşam sürer hâle gelmiştir. 17. yüzyılın sonundaki Karlofça Antlaşması (1699) ile başlayan toprak kaybı, devlet adamlarını derin derin düşünmeye yöneltmiştir. Batı’nın üstünlüğü kabul edilmiş, önce ordu ele alınmıştır. Çünkü gerilemenin temel nedeni olarak ordunun savaşlarda yenilmesi görülmüştür. Oysa Osmanlı Devleti sosyal yapı olarak toptan bir çözülme süreci yaşamaktaydı. Bunda Fransız İhtilali sonucunda ortaya çıkan milliyetçilik düşüncesinin de payı büyüktü.
Yenişleşme çabalarının asıl amacı, devleti eski gücüne kavuşturmaktı. Bu bağlamda, Tanzimat Devrine gelinceye kadar ülkede bazı yenilik hareketlerine girişildi. Bu süreç çok sancılı geçti. Ülkeye Batı tarzında yenilikler getirmek isteyen Damat İbrahim Paşa öldürüldü. Sultan III. Ahmet, Patrona İsyanı’yla tahttan indirildi. I. Mustafa ile III. Mustafa, askeri alanda bazı yenilikler yapabildi. Yeniliklere devam etmek isteyen III. Selim, Yeniçeri isyanıyla öldürüldü. Ancak II. Mahmut çok kararlı şekilde yeniliklere girişti. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdı, Batı tarzı bir ordu kurdu. Fransızca eğitim veren Batı tarzı okulları ve Harbiye, Tıbbiye, Rüştiye mekteplerini açtı. Avrupa’ya askeri öğrenci gönderdi. Ancak bu yenilikler planlı programlı çalışmalar olmadığı için, sadece yeniliği başlatan devlet adamının yaşamıyla özdeşleşti. Yenilikçi kişinin ölümü ile yenilikler de ortada kaldı.
Bu süreçte, Paris ve Londra elçiliklerinde bulunmuş olan Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Dönemi olarak tarihe geçecek bir olayı başlatmıştır. 3 Kasım 1839’da Gülhane Hatt-ı Hümayunu adı verilen bir belgeyi (Tanzimat Fermanı) Devlet ileri gelenlerinin, yabancı elçilerin, halkın önünde okumuştur. “Tanzimat”, düzenlemeler demektir. Her alanda düzenlemeler yapılacağının duyurulduğu bu fermana Tanzimat Fermanı; bu fermanın ilanıyla başlayan döneme de “Tanzimat Dönemi” denir.

Bu fermanda özellikle şu maddeler önemlidir:
  • Bütün vatandaşların can, mal ve namus güvenliği sağlanacaktır.
  • Herkesten gelirine göre vergi alınacaktır.
  • Askerlik işleri düzene konacaktır.
  • İnsanlar mahkemeye çıkarılmadan cezalandırılmayacaktır.
  • Padişahın gücünün üzerinde kanun gücü olacaktır.
  • Rüşvet ve kayırmacılık yasaklanacaktır.
  • İnsanlara mülkiyet edinme hakkı sağlanacaktır.
Osmanlı Devleti’nin kapıları, 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı’yla Batı’ya açılmış olur. Batı uygarlığının hem bilim ve sanatta üstün hale gelmesi, hem sosyal alanda olumlu gelişmeler yaşaması, Türk aydınlarının da dikkatini çekmiştir. Türk aydınlarının kafasında, Batı’nın bilim, teknik ve sanat alanındaki ilerlemelerinden toplumumuzun da yararlanabileceği düşüncesi uyanmıştır. Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra Batı’ya, özellikle de Fransa’ya giden Türk aydınları, Batı sanatçılarının etkisiyle sanat ürünleri vermeye başlarlar. Böylece ülkemizde Batı etkisindeki Türk edebiyatı dönemi başlamış olur.

Batı etkisindeki Türk edebiyatı şu dönemlere ayrılır:
  • Tanzimat Edebiyatı
  • Servet-i Fünun Edebiyatı
  • Fecr-i Ati Edebiyatı
  • Millî Edebiyat
  • Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder