Öğrenci Topluluğu ve Ders Notları

Öğrenciler Platformu

REKLAM ALANI

9 Şubat 2017 Perşembe

Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)


MECAZ-I MÜRSEL (AD AKTARMASI)

Benzetme amacı olmaksızın bir sözün, başka bir sözün yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir. Mecaz- ı mürsele düz değişmece de denmektedir. Bu söz sanatında iki sözcük arasında parça - bütün, genel - özel, iç - dış, yazar - eser ya da başka bir çağrışım ilişkisi bulunur. Burada iki sözcük arasında herhangi bir yönden benzerlik ilişkisi söz konusu değildir.
“Sınıf, yeni öğretmeni merakla bekliyordu.”
cümlesinde “sınıf” sözcüğü ile ad aktarması yapılmıştır. Çünkü gerçekte sınıf, derslik, öğrencilerin ders gördüğü yerdir. Ama burada “sınıf” sözcüğü ile sınıfta ders gören öğrenciler anlatılmak istenmiştir. Dış - iç ilgisi ile sınıf söylenmiş, öğrenciler anlatılmak istenmiştir.
Ad aktarmasında, sözcüğün kendi anlamı dışında kullanıldığını gösteren bir işaret mutlaka vardır. Yukarıdaki cümlede “sınıf” sözcüğünün kendi anlamında kullanılmadığını “merakla beklemek” ifadelerinden anlayabiliyoruz.
“Ülkeler ancak kalem ve kılıç ile varlıklarını sürdürebilir.”
cümlesinde “kalem ve kılıç” sözleri ile ad aktarması yapılmıştır. Burada sebep - sonuç ilişkisi söz konusudur. “Kalem” sözcüğü ile eğitimli insanlar, bilim adamları anlatılmak istenmiştir. “Kılıç” sözcüğü ile o ülkeyi dış düşmanlardan koruyacak asker anlatılmak istenmiştir.
“Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,
Tanburî Cemil Bey çalıyor eski plakta”
Bu dizede “Tanburî Cemil Bey” sözleri ile ad aktarması yapılmıştır. Çünkü burada bir sanatçıdan söz edilmekte, sanatçının adı verilip onun bir eseri anlatılmaktadır. Bu dizelerde “sanatçı - eser” ilgisi ile ad aktarması yapılmıştır.
“Dilerim Tanrıdan ki, sana açık kucaklar
Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun
Kan tükürsün adını candan anan dudaklar
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun”
Bu dörtlükte “kucaklar, dudaklar, gözler” sözcükleri ile ad aktarması yapılmıştır. Burada parça - bütün ilişkisi söz konusudur. “Kucak, dudak, göz” gibi insanın bazı organları söylenerek “insan” kastedilmiştir.
“Güç belâ bir bilet aldım gişeden
Yolculuk başladı Haydarpaşa’dan”
Bu dizelerde “gişe” ve “Haydarpaşa” sözcüklerinde ad aktarması vardır. Gişe, bilet satılan yerdir. Burada “gişe” sözcüğü ile oradaki görevli anlatılmak istenmiştir. Haydarpaşa, Kadıköy’deki tren garının adıdır. İkinci dizede “Haydarpaşa” sözcüğü ile bu istasyon anlatılmak istenmiştir.
“Minareler bayramda, kubbeler arifede
Başlar birbirinden dik o dört taştan efede
Edirne’de bir sabah üçüncü şerefede
Sinan güzelliği döndürmüştü başını”
Bu dörtlüğün son dizesinde “Sinan’ın güzelliği” sözcükleri ile Edirne’deki “Selimiye Camisi” anlatılmak istenmiştir. Burada “sanatçı - eser” ilişkisi ile ad aktarması yapılmıştır. Son dizede bir insan olarak Mimar Sinan’ın güzelliğinden söz edilmiyor, sanatçının adı söylenip onun en önemli eseri olan Selimiye Camisi anlatılmak isteniyor.

Örnek:

Tablasındaki taze salataları övmek için, “Badem bunlar,
badem!” diye bağıran satıcı, aşağıdaki söz sanatlarından
hangisine başvurmaktadır?
A) Benzetme
B) Tenasüp
C) Kinaye
D) Hüsn-i talil
E) Mecaz-ı Mürsel
                                      (1995 - ÖYS)
Çözüm: Badem ile salata arasında herhangi bir benzetme
ilgisi yoktur. Benzetme ilgisi olmaksızın bir sözcüğün
başka bir sözcüğün yerine kullanılmasına mecaz-
ı mürsel denir. Öyleyse burada “badem” sözcüğü
ile “salatalık” kastedilmiştir.
                                            Cevap E

Örnek:

Anadolu kelimesinin, “Anadolu, hepimize hınç, şüphe
ve emniyetsizlikle bakıyordu.” cümlesindeki kullanılışına
benzer bir kullanım, aşağıdakilerden hangisinde
vardır?
A) Ankara, bütün Orta Anadolu’ya bir iç kale vazifesini görmüştür.
B) Erzurum, Türkiye coğrafyasına 1890 metreden bakar.
C) O günlerde Konya’nın nasıl yaşadığını ve ne düşündüğünü bilmiyoruz.
D) İstanbul’un asıl iç manzarasını, bu sivil mimari oluşturmuştur.
E) Bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir başka şehir bilmiyorum.
                                                                    (1984 - ÖYS)
Çözüm: Sorudaki cümlede “Anadolu” sözcüğü bir yer
adı olarak değil, burada yaşayan insanlar için kullanılmıştır.
Burada mecaz-ı mürsel vardır. Böyle bir kullanım
sorunun C seçeneğindeki “Konya” sözcüğünde mecazı
mürsel vardır. Çünkü “Konya” sözcüğü ile Konya’da yaşayan
insanlar anlatılmak istenmiştir.
                                                                       Cevap C

Örnek:

Marmara’da her yelken
Uçar gibi neşeli
Yukarıdaki dizelerde olduğu gibi, kimi sözler benzetme
amacı gütmeden kendi anlamları dışında kullanılır.

Aşağıdaki dizelerin hangisinde bu örnektekine
benzer bir kullanım vardır?
A) Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl
B) Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım
C) Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda
D) Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı
E) Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
                                                       (1995 - ÖSS)
Çözüm: Yukarıdaki dizelerde “yelken” sözcüğü ile
yelkenli gemi anlatılmak istenmiştir. “Parça - bütün”
ilişkisiyle rüzgar gücünden faydalanıp yel almak için
gemilerin direklerine çekilen kalın bez anlamında yelken
söylenmiş, ama gemi kastedilmiştir. Burada benzetme
amacı olmadan “yelken” sözcüğü “gemi” için
kullanıldığından mecaz-ı mürsel yapılmıştır. Ayrıca
“Marmara” sözcüğü ile “Marmara denizi” kastedilerek
ikinci bir mecaz-ı mürsel yapılmıştır. Aynı durum sorunun
A seçeneğinde vardır. “Dalgalan sen de şafaklar
gibi ey nazlı hilâl” dizelerinde “hilal” sözcüğü ile mecaz-
ı mürsel yapılmıştır. Burada bayraktaki “hilal” söylenerek
“Türk bayrağı” kastedilmiştir.
                                                                Cevap A

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder