Öğrenci Topluluğu ve Ders Notları

Öğrenciler Platformu

REKLAM ALANI

24 Ocak 2018 Çarşamba

Fransız Edebiyatı: STENDHAL (1783 - 1842)



STENDHAL (1783 - 1842)
Fransız edebiyatının önemli realist yazarlarındandır. Önceleri tiyatro ve felsefeyle ilgilense de daha sonra romana yönelir.
Gençliğinde orduya katılır, ancak askerliğin kendine göre olmadığını düşünerek ordudan ayrılır. Âşık olduğu bir kadının peşinden gittiği İtalya’da uzun yıllar kalır ve buradayken yazı çalışmalarına başlar. İlk romanını burada yayınlar.
Eserlerinden elde ettiği gelir kendisine yetmediği için konsolosluktaki resmi görevini sürdürür. İzin aldığı dönemlerde kitap yazar. Öyle ki yazabilmek için sık sık izin almaya başlar. Son aldığı izinden sonra Paris’e döner, ama ne yazık ki hayatı sokakta son bulur.
Çağdaşları tarafından önemi anlaşılmayan Stendhal, romanlarında psikolojiyi ön plana çıkararak psikolojik çözümlemeler yapmıştır. Keskin gözlemleri, kişilik çözümlemeleri, sezgileri, süslemesiz sayılan üslubunun temel özelliği olan hareketle birleşince, Stendhal, en az kendi kişiliği kadar renkli yapıtlar sunmuştur.

Eserleri:
Kırmızı ve Siyah (Kızıl ile Kara), Parma Manastırı, Roma’da Gezintiler

Kırmızı ve Siyah 
Stendhal’ın en önemli romanlarındandır. Eser, birçok dile çevrilerek dünya klasikleri arasında yerini almıştır. Roman, adını ordunun “kırmızı” giysileri ile ruhban sınıfının “siyah” cüppelerinden alır. Hikâye Kral X. Charles’in tahtta oturduğu 1820’lerde geçer. Stendhal, Verrieres köyünden Julien Sorel isimli akıllı ve yükselme tutkuları ile dolu bir gencin hayatı üzerinden dönemin Fransa’sının bütün kesimlerine yönelik ağır bir eleştiri yöneltir.
Julien Sorel, belediye başkanının evine çocukların eğitimini üstlenmek için girdiğinde, kendisinden on yaş büyük ve aşkı hiç tatmamış bir kadın olan başkanın eşi Madam Renal’in ilgisini çeker. Başlangıçta Sorel için kendini kanıtlamak, zengin kesimden öç almak anlamına gelir bu ilişki. Aslında sever kadını, ancak basit bir uşak olmadığını göstermek, başarısını sergilemek daha önemlidir, yaşadıklarını bu nedenle çevresinden gizlemeye çalışmaz. Elbette bu küçük köy yerinde çabuk yayılır dedikodu ve Julien Sorel evden ayrılmak zorunda kalır.
Julien Sorel, daha sonra Paris’e gider ve orada zengin ve soylu bir adamın sekreteri olarak çalışmaya başlar. Her zamanki gibi gururu, yükselme tutkusu ve zekasıyla, kısa bir süre sonra Paris’e uyum sağlar. Bu sırada patronunun güzel kızı -aşkı fazlasıyla idealize eden Mathilde’in de kalbini çeler. Yine aynı yerden bakmaktadır bu ilişkiye Sorel; sosyal, sınıfsal bir zafer kazanmıştır sanki.
Mathilde hamile kalınca gençler -babayı güçlükle ikna edip- evlenme hazırlıklarına başlarlar. Ancak Julien’ı çekemeyenler, madam Renal’in ağzından onun ne kadar çıkarcı, paragöz birisi olduğuna dair bir mektup gönderirler Mathilde’in babasına. Çok öfkelenen Markiz nişanı bozar. Julien, böyle bir aşağılanmaya neden olduğu için Madam Renal’i vurur. Kadın ölmemiştir ama Julien’a kin güdenlerin yönlendirmesi ile mahkemeden idam kararı çıkar. Julien Sorel’in giyotinde kesilen başını huşu içerisinde gömecektir Mathilde...

Parma Manastırı
Romanda, Rönesans sırasında bir İtalyan prensliğinde yaşanan entrikalar anlatılır. Romanın kahramanı Fabrice Del Dongo, özgürlüğüne düşkün, romantik, sıra dışı, aşka bağımlı bir soyludur. Ne var ki onun bu özellikleri toplum kurallarına ters düşer. Romanın sürükleyici bir anlatımı vardır. Balzac, kendi dergisinde “Parma Manastırı”nı üst üste üç kere okuduğunu ve bunun bir başyapıt olduğunu yazınca roman daha da ünlenir. Parma Manastırı, Stendhal’ın en önemli romanlarındandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder