Hun - Oğuz (Oğuz Kağan) Destanı
Oğuz Kağan destanı MÖ 209 - 174 tarihleri arasında hükümdarlık yapmış olan Hun hükümdarı Mete’nin hayatı etrafında şekillenmiştir. Bütün Türk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli günümüze ulaşmamıştır.
Destanın özeti
Kara Han, doğan oğluna bir yaşında iken ad koyacağı sırada, çocuk: “Ben sarayda doğduğumdan, adım Oğuz olsun.” deyince, herkes şaşırdı. Oğuz, annesinin sütünü sadece bir defa emdi.
Oğuz, gençliğinde; at sürüsü ve insanları yiyen, çok korkulan, azgın bir canavarı öldürerek büyük şöhret kazandı. Avlanırken Gök-Işık içinde beliren Gök-Kızı ile evlendi. Gök-Kızından üçüz oğlu olup; Gün-Han, Ay- Han, Yıldız-Han, bir rivayete göre de Gün-Alp, Ay-Alp, Yıldız-Alp adlarını verdi. Başka bir gün yine avlanırken, göl içindeki küçük bir adada, dünya güzeli Göl-Kızını gördü. Bununla da evlenen Oğuz, Göl-Kızından doğan üçüz oğullarına Gök-Han, Dağ-Han, Deniz-Han, başka bir rivayete göre de Gök-Alp, Dağ-Alp, Deniz-Alp adlarını verdi. Sonra, Oğuz Han bütün halkını toplayarak, ulu bir toy (ziyafet) verdi. Kırk yerde ağır sofralar kurdurdu. Toydan sonra Oğuz Han, beğler ile halka ferman çıkararak, şöyle buyurdu:
“Ben sizlere oldum Kağan
Alalım yay hem de kalkan
Tamga olsun bize boyan
Gökbörü olsun oran
Demir çıdalar olsun orman
Avlakta yürüsün kulan
İşte deniz, işte muran
Gün olsun tuğ, gök korıkan.”
Bundan sonra Oğuz Han, dünyanın dört yönüne fermanlar yazdı. Elçilere verip gönderdi. Bu fermandan sonra kendisine dost olanlara ilişmedi. Dost olmayanlarla yıllarca savaştı. Zaferler kazandı. Elli yılda dünyayı fetheden ulu cihangiri, Kanglı ve Uygurlar, dokuz günlük yoldan gelerek karşıladılar. Kürtak Yaylağına gelen Oğuz Han burada, bin evi doyuracak koyun ile dokuz yüz kısrak kestirerek, ulu bir toy verdi. Oğuz Hanın yanında soylu, yaşlı, uzun tecrübeli ve ak saçlı bir vezir vardı. Adı Uluğ-Türk idi. Bu vezir, bir gün rüyada gördü ki, bir Altın Yay doğudan batıya doğru gidiyor. Uyanıp, rüyayı Oğuz Hanın ve neslinin cihan hâkimiyetine tâbir etti. Bunun üzerine Oğuz, oğullarını çağırıp, avlanmalarını istedi. Büyükler doğuya, küçükler batıya doğru ava çıktılar. Gün, Ay, Yıldız yolda bir Altın-Yay; Gök, Dağ, Deniz de yolları üzerinde üç Gümüş-Ok bularak dönüp babalarına getirdiler. Buna çok sevinen Oğuz Han, okların her birini küçük oğullarının birisine verdi: “Ok, yaya tabidir, onu atarken de öyle olunuz.” dedi. Sonra dönüp, Altın- Yay’ı üçe bölerek, her parçasını büyük oğullarından birisine verdi: Bunlara, Boz-Oklar dedi. Sonra, büyük kurultay toplayarak, yanına kırk kulaç boyunda bir direk diktirip, üzerine bir altın tavuk koydu ve dibine bir Akkoyun bağladı; soluna da kırk kulaçlık direk diktirip, üzerine bir Gümüş-Tavuk koydurdu ve dibine bir Karakoyun bağladı. Oğullarından Bozokları, sağ (doğu) yanına, üçokları da sol (batı) yanına oturtarak, kırk gün, kırk gece yiyip içtiler. Ulu toy yaptılar. Sonra Oğuz Han ülkesini altı oğlu arasında bölüştürdü ve ruhunu teslim etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder